15 Ağustos 2015

Suyu sevmeyen insanın,
rüzgarı anlamayan,
gökyüzünde bir bulutu olmayan insanın gideceği uzaklık,
olsa olsa kendine sızan çaresizliktir.

Yaşlı bir kadının hüznünü duymazsanız,
bir genç kızın saçlarında çarpan kalbini nasıl göreceksiniz?
Evlere neden pencereler açıldığını düşündünüz mü hiç? 
Dünya yokmuş gibi yaşamaktan büyük yoksulluk olur mu? 

Güvenlik duygusu, Kasım ayında bir top nergisle çalabileceğiniz bir kapınız olmasıdır; hesabını şaşırdığınız para, çelik kapılar, ömrünüzü değersiz bir nesneye dönüştüren eşyalarınız değil.
Kendinize alınıp satılmaz bir armağan verin, gidin bir sabah çayırların türküsünü dinleyin. 
Tarla kuşlarının şakımasını bilmezseniz, aşkınızı hangi kanatlı sözlerle gökyüzüne yazabilirsiniz?
Su içerken suyu düşündünüz mü hiç; yıldızlar gecenize ne katar; güneşle birlikte neler uyanır bir kentin varoşlarında? 
Şarkıları bin yıldır ölümü ve ayrılığı söyleyen bir ülkede siz gerçekten özgür müsünüz? 
Birbirinize bu kadar benzemek canınızı sıkmıyor mu?
Gelin, hazır yağmurdan bir bahaneniz varken, duvarlarınızdan izin alın bir kerecik, ağaçlar, kuşlar, gün ışığı, rüzgâr ve toprağın o büyük şölenine bir sigara içimi olsun konuk olun. 
Kim bilir,  eşit ve özgür ilişki hakkında bir kıpırdanma olur aklınızda...
Şükrü Erbaş