23 Kasım 2008

19 Kasım 2008

kışın gelişi...

kış geldi.ne kadar ılık da geçse; buralarda 15 kasım geldi mi hava kışa döner. artık klimalarımızı soğuğa ayarladık.bu kış bende baş dönmesi ve şişkinlik yaptı..
kötü bir dönem başladı. kriz nedeniyle çok zorlu ve sert dayatmalarla karşı karşıya kaldık. ayrıca işyerinde haddini bilmez, orta yaş bunalımlı, küçük beyinli yolda görsen selam vermeyeceğim bir adamın komik kompleksleri ile muhatap olmak durumundayım.
oldum olası kışı sevmem.hele sonu meçhule giden bu kış nasıl geçecek bakalım..en azından işten eve geldiğimde içecek çayım, patlatacak mısırım ve izleyecek bir sürü dvd stoğum var.
kriz firmaların çalışanlarını ezmesi ve haklarını elinden alması için resmi bir zemin yarattı bence. yapılacak haksızlıklar için bahane bulundu...durmak yok vahşi kapitalizm; ezmeye devam....
tık'layalım görelim yorumlayalım. ...

17 Kasım 2008

yakup-biter rüyam klip

Biter Ruyam
Description: This is a stop motion video done by using only still images edited in Photoshop. The scenes with me and the girl were mostly shot in greenbox. Thousands of still images were extracted and layered and added effects and filters in Photoshop. Some still images were manipulated and multiplied to give the motion effect such as the butterflies. I have spent 2 months to finish this video. Based on the research I have done I believe this is the first music video done with Photoshop (Yakup).

ne zamandır uğraşıyordu bildiğim kadarıyla..sonunda bitti demek.. :)

14 Kasım 2008

Brezilyalı Yaprak Ev



Rio de Janeiro'nun dışındaküçük bir plajda Mareines + Patalano tarafından tasarlanmış olan bu evin çatısı; tropikal bir muz yaprağını andırıyor. ahşap,taş bambu gibi doğal materyaller kullanılarak yapılmış evde; açık teraslar; verandalar,koridor ve odalar;denizden gelen rüzgarın serbestçe dolaşımına fırsat verecek şekilde konumlanmış. yağmur ve güneşten içindekileri koruyan bu büyük muz yaprağı; aynı zamanda doğayı tamamen içine alıyor; doğayla deviniyor.
tam anlamıyla doğanın sundukları ile bir doğal sığınak yaratıyor.
rüya gibi...
detay için ;inhabitat







04 Kasım 2008

yürüyen kütüphane :)



bu ''kütüphane otobüs '' isveçli tasarım grubu Muungano tarafından hazırlanmış ve yılın kütüphane otobüsü- gezici kütüphanesi mi demek lazım acaba ?- ödülünü almış. otobüste kütüphaneden yararlanmak dışında, sinema izleyip,müzik dinleyebiliyorsunuz. ve tabi ki internet bağlantınız var. ne diyelim, bizde varolan kütüphanelere giden yok.bizde olsa.....diye uzuun uzun yazmayacağım.düşünelim sadece :)
çok şirin.


detaylar için , dezeen
tasarım için, Muungano

01 Kasım 2008

Rüya, Bİ-Mong



Güney Kore sinemasının simgesi haline gelen usta yönetmen Kim Ki Duk 2004′te Berlin Uluslararası Film Festivali’nde Fedakar Kız, Venedik Film Festivali’nde Boş Ev ile en iyi yönetmen; Cannes Film Festivali Altın Palmiye adaylığı başta olmak üzere birçok ödül aldığı 14 film ardından son filmi Rüya’ya imzasını attı.
Filmlerini takip etmeye çalıştığım ustanın bu son filmini acaba ne zaman izleyebileceğim ?

Yönetmen Ki-duk Kim
Senaryo Ki-duk Kim
Oyuncular Jô Odagiri, Na-yeong Lee,
Tür Dram
Görüntü Yönetmeni Kim Gi-tae
Müzik Park Ji
Gösterim Tarihi 31 Ekim 2008 Cuma
Ülke Güney Kore Yıl 2008
fragman

mustafa filminin ardından


Mustafa film Fragmanı Trailer Belgeseli

mustafa filminden sonra aklımda belirenleri uzun uzun düşündüm. bunlar arasında birebir filmle ilgisi olmayan bir sürü fikir de vardı. ilk önce egeyle beraberce izlediğimiz bu harika filmi çok begendiğimi ve okullarda mutlaka gösterilmesi gerektiğini düşündüğümü yazayım. ne de olsa biz 80 darbecilerin insani değerlerden uzak çatık kaşlı Atatürk dayatmaları ile büyümüş çocuklardık. O uydurma Atatürkçülerden aralanıp, ilkin sarı zeybek'de, Atatürkün insani yüzüyle tanışınca çok etkilenmiş ve bu Atatürk'ü daha bi sevmiştik. bu filmde beni rahatsız eden tek şey, harita üzerindeki anlatımların bana çok basit gelmesi idi. ama abartılı bir görsellik olmayınca dış ses belki de daha etkili oluyor diye değerlendirdim kafamdan. ben bu ülkede çağdaş atılımın devrimin yapılmasında kadınların çok etkili olacağını düşünmüştüm hep. oysa görüyorum ki, bir avuç bez parçasıyla kendini köleleştirip, aşağılatan ve buna özgürlük mücadelemiz diyen kadınlar var artık çevremizde. kadınların aslında kafasını değil beynini açmak özgür kılmak için, devrimler için o kadar ölen kalanı bir yana bırakalım sadece Atatürk'ün, hayatında ağlama, gülme,eğlenme özgürlüğünden feragat ettiğini bilmek bile o bez parçasıyla bu vatana nasıl ihanet edildiğini yüzümüze vuruyor oysa.
katı bir Atatürkçü değilim, doğruları yanlışları olan bir lideri , en çok bedeninin taşıyamayacağı kadar büyük ve ileri görüşlü bir beyne sahip olduğu için severim. yıkık dökük bir memleketi ayağa kaldırmaya çalışırken, operalar, tiyatrolar, korolar kurdurttuğu için severim.bilimi herşeyin önünde tuttuğu için severim. ahh o küçüçük geri anadolu kasabası Ankara'yı planlı, düzenli, mimari ve şehircilik anlamında dosdoğru bir başkent haline getirdiği için severim. kurtuluş savaşında bolşeviklerden yardım aldığı,dinin karanlık yüzünü devlet işlerinden tamamen ayırmaya çalıştığı için severim.hele de tüm bunları bir 10 yılda yaptığını düşününce gurur da duyarım.
oysa şimdi televizyonu açınca ülkemi temsil edenlerin yanındaki çağdışı kadınları görüyorum artık. kaçak yapılmış tarikat yuvalarında ölen onlarsa kızın resminin yanında; kızlarımız kötü yola düşerek ölmedi ki, diye açıklama yapan ebeveynleri.. Ankara'da heykellere tükürüp, hitit güneşine bile tahammül edemeyecek kadar küçük, geri, örümcek kafalıların pis pis sırıtıp iktidarın gücünü çıkartmalarını görüyorum. insanların elinden her türlü sosyal hakları çatır çatır alınıp, mutsuz ve yarınsız geçler yaratılırken en çok ihtiyaç duyulan sosyal demokrasinin ortadan kayboldugunu görüyorum.içim artık bişey yapmadan seyretmeyi kaldırmıyor..
aklımda karmakarışık. mustafa filmi bu yazının çıkış noktası ama anafikri değil.noktayı da filmden bir cümleyle koyayım o zaman;

''biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya yaşamdan almış bulunuyoruz'' mustafa kemal