27 Eylül 2009

büyük babaannem ne demiş?

dedelerle, anneanne ya da babaannelerle vakit geçiren çocukların çok farklı bir bakış açısı kazandıklarını düşünüyorum. ege zaten hergün dedesi ile, yazları da amcamlar ve büyük yengemlerle vb epey zaman geçiriyor, muhabbeti değişiyor :) anıları, özdeyişleri yerel ağızları öğreniyor, eğleniyor.
babamın anneannesinin sözlerinden birini, düşünürken aklıma geldi bunlar. büüyük babaannem şöyle demiş zamanında ;

"Dünyayı bugün gördük, götü soğuk soğuk "

ne güzel laf !!

24 Eylül 2009

Mü-Yap Müziğime Dokunma !

sansuresansur'den



"Friendfeed‘deki MÜ-YAP tartışmalarından sonra bir grup kuruldu ve orada konuyla ilgili neler yapılabileceği tartışıldı. Çok başarılı fikirler bulunduktan sonra ise son olarak bu fikrin hayata geçirilmesine karar verildi. Yapacağınız şey çok basit. Gördüğünüz bu CD kapaklarını, içine boş bir CD koyup (veya ne koymak istersiniz onu), aşağıda verdiğimiz adrese postlamanız yeterli. Eylemin başarılı olması için herkesin bu hareketi desteklemesi gerekiyor. Kuryeye verseniz bile olur. Yeter ki katılın.
Adres: Mü-Yap Bağlantılı Hak Sahibi Fonogram Yapımcıları Meslek Birliği Kuloğlu Mah. Turnacıbaşı Sok. No:16 Kat:5 80070 Beyoğlu İstanbul.
CD Kapakları indirme linki: MÜ-YAP CD"

hareketin 2.si de geldi ; dinlemeparkı
ayrıca bakınız; Özgur Uckan

11 Eylül 2009

Nesin Vakfını Sel Bastı


Ali Nesin Basın Açıklaması
Sevgili Dostlar,
Kötümserliğe kapılmaca yok.
Hayat bir mücadeledir. Bu sel felaketini de bu mücadelenin bir parçası olarak değerlendirip eski günlerimize dönmek için canla basla, askla şevkle çalışacağız. Eskisinden daha da güzel bir vakıf yapacağız.
Yarın çok daha kötü bir sel felaketi bekleniyormuş. Nasıl mümkünse! Elimizden geldiğince hazırlanıyoruz.
Küçük çocuklarımızı anneleriyle birlikte İstanbul'daki evlerimize yolladık.Vakıf'ta sadece eli iş tutan gençler kaldı.
Görmeden anlaşılmaz ama felaketin boyutlarını anlatmaya çalışayım.
Su anda çamurdan bir vakfımız var desem abartmış olmam. Bodrum kat bastan aşağı, giriş katı bir buçuk metre kadar su altında kaldı. Bahçedeki su düne kadar boyu aşıyordu. Simdi suyu gitti diz boyu balçığı kaldı. Çizmeyi bırakmadan ayağınızı balçıktan kurtarmanız zor.
Selin sürükledikleri meyve ağaçlarının arasına takılmış, ağaçları eğmiş, kocaman bir bariyer oluşturmuş. O yemyeşil bahçeden geriye eser kalmadı. Çoluk çocuk hep birlikte o kadar da çok emek vermiştik ki… Hayvanlarımıza yem için ektiğimiz onlarca donum tarla bataklığa dondu. Seralarımız kimbilir nerelerdeler.
Komsu haradaki onlarca at boğuldu. Muhteşem atlardı. Hep birlikte koşmaya başladıklarında zemini zangır zangır titretirlerdi. Çocuklarımız, o atları küçücük boylarıyla çitin üstünden uzanarak,bahçeden kopardıkları tutam tutam çimlerle beslerlerdi. Minicik ellerle atların koca koca dişlerini yanyana görmenin keyfine doyum olmazdı ... Baskalarina para kaynağı olan o atlar bizim neşe
kaynağımızdı. Gitti gider canim atlar.
Tiyatro salonumuz tanınmaz halde. Şu anda içine bile girilemiyor.
Mutfağımız kullanılmaz durumda, içine zor giriliyor.
Çamaşır makinaları, bulaşık makinaları, kurutma makinası, buzdolapları, fırınlar, soğutma depoları, kalorifer kazanı... Medeniyet namına ne varsa yok oldu.
Et stoğumuz perişan. Kokuşmadan gömmek gerekiyor. Ama nereye? Her yer balçık.
Su, elektrik, telefon, internet kesik elbet.
"Dereboyu"ndaki evime uzun süre ulaşamadık. Aziz Nesin'in en önemli notları oradaydı. Sel,ağaç kütüğünden karavana kadar, ne bulmuşsa önüne katmış tüm şiddetiyle akıyordu. Neyse ki ev yıkılmadı ve notlara bir şey olmadı. Mucize diyesim geliyor.
Kullanılmaz hale gelen koltuk, kanape, yatak yorgandan ya da tamamen suya gömülen elbise depolarımızdan söz etmiyorum bile.
Bitirmek üzere olduğumuz "Sanatçı Evi" perişan. Yeni bastan yapacağız.
Kitap depolarındaki on binlerce liralık Aziz Nesin kitabi mahvoldu.
Aziz Nesin'in yıllarca biriktirdiği gazete koleksiyonunun büyük bir kısmını ciltletmiştik. Büyük ölçüde parasızlıktan ama bir miktar da ihmalkarlıktan ciltletemediğimiz binlerce gazete hamur oldu.
1976'nin Politika gazetelerini gördüm. İçim acıdı.
Mezunlar dahil bütün büyük çocuklarımız Vakf'a geldiler. El birliğiyle Vakf'ı temizlemeye çalışıyorlar.
Felaketin boyutunu anlamak için görmek, yaşamak lazım.
İki tesellimiz var:
1) Hiçbirimize bir şey olmadı.
2) Aziz Nesin'in bütün arşivi kurtarıldı. Çocuklarımızın ilk aklına bu notlar gelmiş. 3000 dolayında dosya... İnanilmaz bir surat ve imrenilecek bir işbirliğiyle çocuklar bütün dosyaları su basmadan kütüphaneden ikinci kata çıkarmışlar. Sabahın köründe uykularından fırlayıp...
Çocuklarımızın kimisi haylaz kimisi yaramaz kimisi söz dinlemez olabilir, ama hiç görmedikleri Aziz Dede'lerinin notlarının ilk kurtarılacak eşya olduğunu biliyorlar... Eğitim işte böyle bir şey olmalı.
Her şeye karşın iyimserliğimizi elden bırakmayacağız ama. Sürekli ileriye bakmaya and içtik.
Mücadeleye devam!
Sevgili Dostlar,
Nesin Vakfı'nın ana binasını depreme karşı güçlendirmek gerekiyordu. Bu sel felaketiyle birlikte binanın zemini daha da zayıflamıştır. Binayı güçlendirmenin maliyeti 350-400bin lira arasında.
Sel felaketi dolayısıyla zararımızın da (insan gücünü saymazsak) en az 500 bin TL dolayında olduğunu sanıyorum. Bizim boyumuzu fersah fersah asan meblağlar bunlar.
En zor zamanlarımızda hep yanımızda olan sizlerden bütçenize göre bir katkı bekliyoruz.

İnternetten bagis icin: https://secure.cs.bilgi.edu.tr/nesinvakfi/bagis.php (en hızlı bağış yoludur)
Banka hesap numaralarımız aşağıda.
Çok teşekkürler.
Sizlere ve geleceğe inancımız sonsuz.
Hepimizden sevgiler, saygılar.

Ali Nesin (http://www.nesinvakfi.org/)
TL hesapları:
İş Bankası, Parmakkapı Şubesi Şube kodu 1042 Hesap no. 0714327
Ziraat Bankası, Çatalca Şubesi, Şube kodu 130, Hesap no. 952 22 32 - 5001
Vakıf Bank, Çatalca Şubesi, Şube kodu 237, Hesap no. 434 84 59
Posta Çeki no. 164 00 09

Euro hesapları:
Ziraat Bankası, Çatalca Şubesi, Şube kodu 130, Hesap no. 952 55 01 -- 5003 (IBAN: TR 80000 1000
1300 9525501 5003)
Vakıf Bank, Çatalca Şubesi, Şube kodu 237, Hesap no. 400 79 36
Dolar hesabı:
Ziraat Bankası, Çatalca Şubesi, Şube kodu 130, Hesap no. 952 55 01 -- 5001 (IBAN: TR 37000 1000
1300 9525501 5001)
Vakıf Bank, Çatalca Şubesi, Şube kodu 237, Hesap no. 400 79 37
CHF hesabı:
Ziraat bankası, Çatalca Şubesi, Şube kodu 130, Hesap no. 952 55 01 -- 5002 (IBAN: TR 10000 1000
1300 9525501 5002)
Swift Kodlar:
Ziraat Bankası, Çatalca Şubesi Swift kodu: TCZBTR2A
Vakıf Bank, Çatalca Swift kodu: TVBATR2A

02 Eylül 2009

the forest

burada paylaştım ama gönlüm orda bırakmaya elvermedi.


The Forest from David Scharf on Vimeo.
"Antonia is a 12 year old girl. She often has daydreams, in which she wanders of in to a magical far away forest, were she hides from the problems of the real world. One day, however, her father takes drastic measures and she has to face a decision. .."

1 gün gecikmeli barış günü şiiri

bayramlık

koyunlar keçiler ve koçlar için
ne kadar bayramsa kurban bayramı
bu barış var ya, bu barış
cephedekiler için o kadar barış
can yücel

01 Eylül 2009

Villa Savoye'un anlattıkları


Paris’e 30 km. uzaklıktaki Poissy-sur-Seine banliyösünde yer alan Villa Savoye, modern mimarinin en bilinen örneğidir. 1929-1931 yılları arasında inşa edilen Villa Savoye, Le Corbusier’in 1925 yılında ortaya attığı “yeni mimarinin beş ilkesi” olmalıdır sözünü en iyi temsil eden yapısı olarak kabul edilir. Beş ilke, binanın kolonlar üstünde yükselmesi ve zeminden kopması gerektiğini, binanın bir çatı bahçesi olması, serbest plan ve serbest cephe anlayışında ve yatayda uzun pencerelere sahip olması gerektiğini vurgular.Le Corbusier kendi ifadesiyle Villa Savoye’u şöyle tarif eder: “Ev, havada bir kutudur; göz rahatsız edilmesin diye uzun bir pencere ile her yerinden delinmiştir. (...) Kutu ev, çayırın tam ortasında ve meyveliğe hakim bir konumdadır.” Corbusier, en azından yirmi tane daha Villa Savoye gibi evin birbiriyle bağlantılı olarak yapılabileceğini düşünmüştür. Ona göre her ev, aynı özelliklere sahip olarak yeşillikler içinde Virgil rüyasını yaşacaktır. Bir anlamda Corbusier, aslında Villa Savoye’u standard bir konut prototipi olarak üretmiştir.
Gelelim Villa Savoye’un daha ilginç hikayesine. Bugün işlev, form,estetik üzerine konuşulurken aklıma geldi bu örnek.Alain de Botton "Mutluluğun Mimarisi"nde şöyle anlatıyor;
"...Savoye'ların tüm itirazlarına karşın Le Corbusier çatının düz olması gerektiğini öne sürmüştü.Mimar,düz çatının çok daha ucuza mal olacağını, bakımının kolay yapılabileceğini,Madam Sovaye'in rutubetli zemin kat yerine yazları serin olan bu çatıda jimnastik yapabileceğini söyleyerek müşterilerini ikna etmeyi başarmıştı.Fakat Savoye'lar eve taşınalı daha bir hafta olmadan, çatıdan Roger'ın odasına yağmur suları akmaya başlamıştı.O kadar çok su akıyordu ki çocuğun akciğerleri iltihaplandı,kısa süre içinde hastalık zatürreye çevirdi(...) Madam Savoye bir mektupla çatıyla ilgili sıkıntılarını şöyle dile getiriyordu;" Salonun tavanından, merdivenlerin tepesinden, her yerden sular akıyor.Garajın duvarları kabardı.Ayrıca banyo tavanı da öyle akıyor ki yağmur başlar başlamaz banyoyu su basıyor "Le Corbusier sorunun hemen çözüleceğini söyleyerek müşterisini geçiştirmeye çalıştı ama tasarladığı düz çatının dünya çapında mimari eleştirmenler tarafından ne kadar övüldüğünü hatırlatmayı da ihmal etmedi."Alt kata salona bir defter koyun, evinizi görmeye gelenlerden bu deftere adlarını ve adreslerini yazmalarını rica edin, defterde ne kadar ünlü kişinin adıyla karşılaştığınıza şaşıracaksınız."(...)
II.Dünya Savaşının patlak vermesi üzerine Savoye'lar apar topar parise kaçınca,Le Corbusier, inanılmaz güzellikte ama ne yazık ki içinde yaşanması olanaksız bir ev inşa ettiği için mahkemede hesap vermekten kurtulmuş oldu.
"




Le Corbusier




güz

bugün günlerin kısaldığını farkettim.bak sonbahar gelmiş.

"Günler gitgide kısalıyor,
yağmurlar başlamak üzre.
Kapım ardına kadar açık bekledi seni.
Niye böyle geç kaldın?
... "

Nazım HİKMET