Ben çok zamandır kendimi hiçbir yere, hiçbir şeye ait hissedemiyorum. Neden ki?
24 Aralık 2010
Incoherence
İş değiştirdikçe değişen telefon numaraları, farklı farklı mail adresleri, başkasına ait olan adına kiralık arabalar, başkasına ait olan ve senin kiraladığın evler...
18 Aralık 2010
17 Aralık 2010
08 Aralık 2010
07 Aralık 2010
04 Aralık 2010
Mikhaloivsky Castle
Saint-Petersburg'da bu hafta başlayan Yota Space festival'inde Mikhaloivsky Castle ve 3D projection mapping uygulaması.
06 Kasım 2010
Not
her gece iyi geceler dileyerek yanağından öptüğüm ege'yi bu gece bir kere de uykumdan uyanıp öpeceğim.
ege sağlıklı, ben ona bakabilecek güçteyim. bunun dışında hayat boktan şeyleri kafama takmak için çok kısa. evet, çok kısa.
03 Kasım 2010
"Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
Vatan Haini
'Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.'
Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran
puntolarla,
bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
'Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.'
Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla:
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
NAZIM HİKMET
Düşünün bakalım, değişen bir şey var mı? "hâlâ..."
19 Ekim 2010
14 Ekim 2010
10 Ekim 2010
Teneffüs
Canım hiçbir şey yazmak istemiyor. Oysa yazacak da bir sürü şey var. İş, güç, yeni kararlar, yeni dövmelerim, gezmeler-tozmalar. Ne yapalım, içimden hiçbir şey anlatmak gelmiyor işte.
Şimdilik, teneffüs zili çaldı, bir sonraki zile kadar mola.
25 Eylül 2010
18 Eylül 2010
Edward Hopper,Hüznün Güzelliği
automat |
Nighthawks |
Gas |
Edward Hopper
“Edward Hopper , yapıtları hüzünlü olan, ama onlara bakan bizleri kedere boğmayan sanatçılardandır, Bach’ın ya da Leonard Cohen’in resimdeki karşılığı diyebiliriz ona. Ana tema yalnızlıktır. Hopper’ın insanları evden uzaktır, oturdukları ya da ayakta durdukları mekanda onlardan başka kimse yoktur; kimi bir yatağın köşesine oturmuş bir mektup okur, kimi bir barda tek başına içki içer, kimi de otel lobisinde kitap okur. Yüzlerinde kırılgan ve içe dönük bir ifade vardır. Az evvel terk etmiş ya da az evvel terk edilmişlerdir, kendilerine bir iş, bir sevgili ya da arkadaş aramaktadırlar, bu arayışla geçici seyahat mekanlarına sürüklenmişlerdir. Vakit genelde gecedir ve pencerenin dışında karanlığın, uçsuz bucaksız bir ovanın ya da tuhaf bir şehrin tehdidi kol gezer. Hopper’ın tabloları, kasvetin ta kendisini resmediyor olmasına karşılık onlara bakmak karamsarlık vermez insana. Aksine, tablolara bakan kişi orada kendi hüznünün yansımasını görür; hüznün can yakıcılığı az da olsa dinlenmiş olur…” (“Hüznün Güzelliği”, Görmek ve Fark Etmek içinde, Alain de Botton, Sel Yayıncılık, Ekim 2007)
“Edward Hopper , yapıtları hüzünlü olan, ama onlara bakan bizleri kedere boğmayan sanatçılardandır, Bach’ın ya da Leonard Cohen’in resimdeki karşılığı diyebiliriz ona. Ana tema yalnızlıktır. Hopper’ın insanları evden uzaktır, oturdukları ya da ayakta durdukları mekanda onlardan başka kimse yoktur; kimi bir yatağın köşesine oturmuş bir mektup okur, kimi bir barda tek başına içki içer, kimi de otel lobisinde kitap okur. Yüzlerinde kırılgan ve içe dönük bir ifade vardır. Az evvel terk etmiş ya da az evvel terk edilmişlerdir, kendilerine bir iş, bir sevgili ya da arkadaş aramaktadırlar, bu arayışla geçici seyahat mekanlarına sürüklenmişlerdir. Vakit genelde gecedir ve pencerenin dışında karanlığın, uçsuz bucaksız bir ovanın ya da tuhaf bir şehrin tehdidi kol gezer. Hopper’ın tabloları, kasvetin ta kendisini resmediyor olmasına karşılık onlara bakmak karamsarlık vermez insana. Aksine, tablolara bakan kişi orada kendi hüznünün yansımasını görür; hüznün can yakıcılığı az da olsa dinlenmiş olur…” (“Hüznün Güzelliği”, Görmek ve Fark Etmek içinde, Alain de Botton, Sel Yayıncılık, Ekim 2007)
Saatler süren bir tren yolculuğuna çıkmak istiyorum,"çileden çıkartmayacak kadar hızlı; yanından geçtiğimiz nesneleri ayırt edebileceğimiz kadar yavaş" bir tren yolculuğuna.
17 Eylül 2010
Not
" Başarıyı hedef alın, mükemmel olmayı değil. Yanlış yapma hakkınızdan vazgeçmeyin; vazgeçerseniz yeni şeyler öğrenme ve gelişme olanağınızı kaybedersiniz.Unutmayın; mükemmeliyetçiliğin arkasında korku yatar. İnsan olduğunuzu hatırlayarak korkularınızı göğüsleyin. Daha mutlu ve daha etkili bir insan olursunuz."
David M. Burns
David M. Burns
15 Eylül 2010
Kıskanırım Seni Ben
Kaş, seni o kadar çok seviyorum ki; hakkında hiçbir şey yazmayacağım, daha fazla insan duyup gelmesin, sen bize kal diye.
http://fizy.com/s/1lyhtt
14 Eylül 2010
Benjamin Lacombe, Pop-up Kitap Tanıtım Videosu
Il etait une fois - Benjamin Lacombe from B&C on Vimeo.
İllüstratör Benjamin Lacombe’un kendi yönettiği; yeni çıkacak pop-up kitabının tanıtım videosu. Tam da Küçük Prens'in 3 boyutlu kitabının peşindeyken, iyice depreşti pop-up kitap sevdam.
via ,via
10 Eylül 2010
09 Eylül 2010
12 Eylül, Resimdeki Gözyaşları
12 Eylül 1980; o sırada 5 yaşlarında olan bir çocuğun, 30 yıl sonra gittiği terapilerde "Çocukluğunuzla ilgili gözünüzde canlanan ilk görüntü nedir?" sorusuna, "revir arabası, mavi elbise, babanın kelepçeli elleri ve her şeye rağmen ona sarılabildiğin için duyduğun mutluluk hissi" diye cevap vermesidir.
Bir kuşağın hayatını karartandır.
1.Fotoğraf; ben, özge (şimdi neredeler acaba?), abim.(Mamak'a yollanmak için stüdyoda çekilen "gülmeli" foto)
2. Fotoğraf ben işte.
The Gentleman's Guide to Villainy
The Gentleman's Guide to Villainy from Aidan McAteer on Vimeo.
A 1920s instructional silent moving picture for the discerning gentleman villain. Featuring spiffing music by Mr Kevin MacLeod. Produced by Mr. Aidan McAtee
03 Eylül 2010
27 Ağustos 2010
22 Ağustos 2010
ben bugün Foça'da
18 Ağustos 2010
09 Ağustos 2010
16 Temmuz 2010
25 Haziran 2010
yasamak vs.
dusunsene blog; nina simon'u hic dinlememis olabilirdim,bir tane bile david lynch filmi izlememis, herman hesse romanı okumamis, mesela aspendos tiyatrosunda "nazim oratoryosunu" seyretmemis, yildizlari yakindan gormek pahasina bir dag basinda mahsur kalmamis, bir muzede saatlerce zaman gecirmemis, sahaflarda eski kokusuna karisip plak secmemis veyahut gaudi ile le corbusier'i ayirt edemiyor olabilirdim. o zaman da yasamis sayilir miydim ki?
(icip de kiyisinda serinledigim selale evine (!), kas'taki gun batimina, bozcaada sarabina, bahce balik raki- baligina, istiklal'de sokaklarda dans etmeye, oglusumun mis kokusuna girmedim bile)
(icip de kiyisinda serinledigim selale evine (!), kas'taki gun batimina, bozcaada sarabina, bahce balik raki- baligina, istiklal'de sokaklarda dans etmeye, oglusumun mis kokusuna girmedim bile)
11 Haziran 2010
Bir Fincan Çayda Fırtına
"Storm in a Tea Cup". Tarafından el yapımı porselen fincanları John Lumbus hayata geçirmiş.
Bir fincan çayda kopan fırtınada, teknenizin dalgalardaki halini görmek için kolu çeviriyorsunuz...da biz en iyisi şu hareketli resme bakalım :)
via
10 Haziran 2010
09 Haziran 2010
Bir adım, bir adım daha.
Bu aralar evden çıkıp yürüyorum çokça. Yıllardır gitmediğim köşelere gidip, unuttuğum sokakları keşfediyorum. Sokaklarda yürüyorum, bir adım bir adım daha. Dolu-boş, dolu-boş.
Her adımda bir şeyi daha arkamda bırakarak, affederek, kabullenerek. Birer birer düğümler çözülüyor, beynimdeki. Sokaklar ve ben...bahtiyarım.
İstersen, okurken bunu dinleyebilirsin
hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
Her adımda bir şeyi daha arkamda bırakarak, affederek, kabullenerek. Birer birer düğümler çözülüyor, beynimdeki. Sokaklar ve ben...bahtiyarım.
İstersen, okurken bunu dinleyebilirsin
hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
05 Haziran 2010
04 Haziran 2010
Google'a Erişim Engeli
sansuresansur'den;
Bugün, ADSL ve servis sağlayıcı bazı firmaların müşterilerine gönderdikleri e-postalar sayesinde öğrendik ki Türkiye'de erişime engelli binlerce siteye bu defa dünyanın en büyük arama motoru da ekleniyor. Youtube yasağını bile gölgede bırakacak bu engelleme haberi aşağıdaki metinle yayıldı.
"Değerli Müşterimiz, 3 Haziran 2010 tarihinde Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'ndan firmamıza iletilen karar sebebi ile Google'a ait bazı IP'lere hukuksal nedenlerden dolayı erişim engellenecektir. Erişimi engellenen IP'ler dolayısıyla, Google'in bazı uygulamalarına erişememe ya da yavaşlık yaşanması beklenmektedir. Bu engellemenin muhtemel etkileri içerisinde; - Google web sitesine erişimde sorun yaşanması, - Reklam vb. analiz verisi için web sitelerinde Google analytics, Google maps gibi Google uygulamalarını kullanan portal veya web sitelerinde erişimlerin yavaşlaması, - Google Toolbar yüklü bilgisayarlarda bazı sitelere yavaş erişme, - Web siteleri dahilinde “google search” kullanan alan adlarına erişimde yavaşlama, - Firmanıza ait Google uygulamalarıyla entegre ya da Google Search' a dayalı bir takım uygulamalarınızın bu erişim kısıtlamasından etkilenmesi, söz konusu olabilecektir. BiRi adsl'in internet erişim performasından bağımsız şekilde, yaşanacak olası erişememe ve yavaşlık probleminden minimum ölçüde etkilenmeniz için konuyu bilginize sunarız."
görsel
03 Haziran 2010
Ses
SES
Çeneni avuçlarının içine alıp,
duvara dalıp
kalma!.
Çeneni avuçlarının içine alma!.
Kalk!
Pencereye gel!
Bak!
Dışarda gece bir cenup denizi gibi güzel,
çarpıyor pencerene dalgaları..
Gel!
Dinle havaları:
havalar seslerin yoludur,
havalar seslerle doludur:
toprağın, suyun, yıldızların
ve bizim seslerimizle...
Pencereye gel!
Havaları dinle bir:
Sesimiz yanındadır,
sesimiz seninledir...
Nazım Hikmet Ran
(15 Ocak 1902 - 3 Haziran 1963)
01 Haziran 2010
Hop Hop Barbapapa
28 Mayıs 2010
26 Mayıs 2010
25 Mayıs 2010
"Star Wars" Kurabiye Kalıpları
"A long time ago in a galaxy far, far away..."
Hani çok da hastası değilim ama, bu kurabiye kalıpları ne güzelmiş :)
via
24 Mayıs 2010
Red
Red from Hyunjoo Song on Vimeo.
(CalArts Film / Video öğrencilerinden Hyunjoo Song 3. sınıf final projesi imiş)
Tek boynuzlu tavşanlar bize saldırınca aklımız başımıza geliyor anca...
20 Mayıs 2010
En Tus Brazos (In Your Arms) -Tango Animation
19 Mayıs 2010
13 Mayıs 2010
Everybody Wants To Be In Love // Sweet Tooth
Everybody Wants To Be In Love - Sweet Tooth from SweetToothMusic on Vimeo.
Video by David Packer Sheep Films
Illustrations by Aaron Bevan-Bailey
kaynak
12 Mayıs 2010
06 Mayıs 2010
05 Mayıs 2010
Şıp, dumtıss, doom
Son dönemde rastladığım en iyi fikir. Şemsiye kullanmaktan nefret ederim, bedeli donuma kadar ıslanmak olsa da. Ama bu şemsiye benim olsa, her seferinde farklı farklı müzik yapsam, yağmurda şarkı da söylesem, dans da etsem. Nasıl olur ?
via