06 Eylül 2011

Hızla Kirleniyordu

Her şeyin bu kadar hızlı akıp gitmesi beni çok yoruyor. Alt alta akan haberler, her bir sene yeni açılan yollar, yeni dikilen binalar nedeniyle tanıyamaz hale geldiğim şehirler, bir türlü yetişemediğim pop çağı ünlüleri, çok hızlı ulaşıp daha da çok hızla tükettiklerimiz.
Mesela her an ulaşılabilir olmak, her attığın adımın izleniyor olması, kendi ellerimizle kendi hapishanelerimizi yaratmak. Bu teknoloji beni yoruyor. Konforun bedeli akıl sağlığımız olmamalı.
Mesela rezidanslardan haz etmiyorum. Bahçesinde defne ağacı olan küçük bir eve tavım. Evinde istediği sıcaklıkta suyla kıçını yıkayabilen ama her an yağmurda son model arabasını sele kaptırma tehlikesiyle yaşayan mutsuz, öfkeli insanlarla dolu büyük büyük şehirlerdense;  insan ölçekli, mutlu mutevazi bir kasabada olmak istiyorum. "Ne kadar konforluysam o kadar uygarım" safsatasından uyansa insanlar diyorum.
Her şeyi optimize etmek istiyorum. Çok mu? 















Not: Görsel konuyla çok alakalı mı bilmem, sadece açmak istediğim kafe için kafamdaki görüntülerden biri...

22 Ağustos 2011

Yaşamın Ucuna Yolculuk'tan


'' sordukları zaman, bana ne iş yaptığımı, evli olup olmadığımı, kocamın ne iş yaptığını, ana babamın ne olduklarını sordukları zaman, ne gibi koşullarda yaşadığımı, yanıtlarımı nasıl memnunlukla onayladıklarını yüzlerinde okuyorum. ve hepsine haykırmak istiyorum. onayladığınız yanıtlar yalnız bir yüzey, benim gerçeğimle bağdaşmayan bir yüzey. ne düzenli bir iş, ne iyi bir konut, ne sizin '' medeni durum '' dediğiniz durumsuzluk, ne de başarılı bir birey olmak yada sayılmak benim gerçeğim değil. bu kolay olgulara, siz bu düzeni böyle saptadığınız için ben de eriştim. hem de hiçbir çaba harcamadan. belki de hep istediğim gibi çalışmadan. istediğiniz düzene erişmek o denli kolay ki... ama insanın gerçek yeteneğini, tüm yaşamını, kanını, aklını, varoluşunu verdiği iç dünyasının olgularının sizler için hiçbir değeri yok ki.. bırakıyorsun insan onları kendisiyle birlikte gömsün. ama hayır, hiç değilse susarak hepsini yüzünüze haykırmak istiyorum. sizin düzeninizle, akıl anlayışınızla, namus anlayışınızla, başarı anlayışınızla hiç bağdaşan yönüm yok. aranızda dolaşmak için giyiniyorum. iyi giyinene iyi yer verdiğiniz için. aranızda dolaşmak için çalışıyorum. istediğimi çalışmama izin verdiğiniz için. içgüdülerimi hiç bir işte uygulamama izin vermediğiniz için. hiç bir çaba harcamadan bunları yapabiliyorum, bir şey yapıldı sanıyorsunuz.''
(tezer özlü, yaşamın ucuna yolculuk)

28 Temmuz 2011

Onlar İçin Minibüs Şarkısı

" Eşyanın konumunu biçimini rengini almışlardır
Koltuğa oturdular mı koltuğun boyuna eklenir boyları
Pat pat pat diye gülerler bir motosiklet neşesiyle
Ama zariftirler de bir bisiklet kazasında ölmeyi akıl edecek kadar,
Patatesin ağaçtan mı koparıldığını tartışacak kadar naiftirler de,
Hakçası bilmedikleri yoktur, bütün balık adlarını bilirler bir kere,
Lunapark beğenisiyle düzenlenmiştir yatak odaları,
Kadındırlar nişanlıları kendilerine ada falan armağan ederler
Dardırlar da, söz aramızda, çekecek kullanarak işlemde bulunmak
gerekir,
Bayramlarda trafik noktalarına gül lokumu kutuları bırakırlar,
Ulusçudurlar bunun kanıtı olarak viskiyi kâseyle içerler
Ama batılıdırlar da lahmacuna havyar sürecek kadar,
Hekimdirler güneş gözlüğüyle kürtaj yaparlar başarırlar da
Şapkaları güzel bir niyet gibidir, öfkeleri dört mevsim reklamı,
Lirik değillerdir olmayı da istemezler zaten isteseler de olamazlar
Ama hamarattırlar uyku hapları ve bir sürü zımbırtıyla ölümü
magazinleştirecek kadar;
Padişahtırlar ferman çıkarmışlardır: hareme patlıcan ve hıyar ancak kıyılarak sokulabilir;
Sikke kesmişlerdir badem yaprağından ince kırağı tanesinden yeğni; Tecimendirler yüzyıllar boyunca karılarına hükümdarların
sataşmasını ağırca bir vergi olarak kabullenmişlerdir.
Düşünürdürler de ölülerin aile albümlerinden toplumbilim
kuralları çıkaracak kadar,
Dalgalı görürler her şeyi çiçek sayrılığını omuriliklerinde
geçirmişlerdir;
Efedirler, Nazilli'de Uzunçarşı onlarındır törenlere madalyalarla
katılırlar
Ama yük kamyonları Denizli'den geçerken plaka değiştirir
Ve sakıngandırlar sokakta konuşurken sırtlarını duvara verecek
kadar;
Düğünlerinin provası yapılır sünnetlerinin de ölümlerinin de
Kefenleri de kundakları gibi özenle hazırlanır ve aynı renktedir:
Kızlar için pembe-beyaz oğlanlar için beyaz-mavi
Dünya müzesinin en renkli portreleridirler
Tarihin sabıka kaydında fotoğrafları
Önden güleç ve edilgin yandan keskin ve firavun;
Dilenciler ve genelev kadınları üstüne sayısız özdeyiş yatar
kursaklarında,
İçlerindeki sevgi insanları atlayarak hayvanlara yönelmiştir
Özellikle kedilere ve köpeklere karşı iyice duygusaldırlar
iki gözleri iki çeşme,
Öldürmemektir felsefeleri bir karıncayı bile, ama yaşatmayı
bilmezler,
Bönlükten korkarlar, gezgin köftecilerden adamakıllı korkarlar
Fotoğrafın arabından ödleri kopar
Öğretmenlerden de korkarlar nedense
Ama elbet yerine göre gözüpektirler de
Sigaralarını yüksek fırından yakacak kadar;
Çincede demagoji olanağı var mıdır?
Arpaçay ne ilçedir?
Atçalı Kel Memet mi Manisalı Kör Bayram mı?
Yarın mı öbürgün mü?
Sorulardan korkarlar;
Yine de yanıtları hazırdır her şeye:
...dığı gibi, ...mekle birlikte, ...na karşın;
Olasılığa tanrı gibi taparlar da olağandan ödleri kopar,
Doğuran atı güzel bulur
Eski Anadolu-Bağdat demiryolu ortaklığının kitaplığında
Ve bir takım belletenlerde adları geçer,
Noterler tutar güncelerini,
Yönetmendirler kurul başkanıdırlar
Japon feneri ya da uçurtma tadı taşıyan senetlerden
Zamanaşımı süresi dolmadan tüyüp gider imzaları,
Kimi sözler onlar için kullanılır: saygın, ünlü, şahane
Kimi sözler onlar için de kullanılır
Kimi sözler onlar için kullanılamaz
Kimi sözlerin kullanılmaması doğrudur
Kimi sözler hiç kullanılamaz
Haşhaşla çalıştırırlar güzellik enstitülerini
İşbilirlik konusunda yücegönüllüdürler Svidrigaylov'luk taslarlar
Gerçekte su katılmadık birer Lujin'dirler
Taşarondurlar,
Yine de
Göçmen kuşların durumu söz konusu olunca
Bir yerlerinden birkaç Ahmet Cemil birden çıkarabilirler;
Dibe çökerler devinim evrelerinde
Durgun dönemlerdeyse kurbağa pislikleri gibi
Yan yana omuz omuza bitişe bitişe
Suyun yüzüne yükselirler
Giderek renkleri koyulaşır
Avukattırlar
Günoğludurlar
Nilüferleri kararta kararta
Kalırlar orda."
Cemal Süreya

Size de tanıdık geldiler mi ?

03 Temmuz 2011

Old Fangs



Eskiymiş ama ben koymamışım.

Kırıklar

Beyaz ve siyah nettir, tartışma gerektirmez. Sadece siz siyah dediniz diye beyaz siyaha dönmez, hatta gri bile olmaz. Gerçek kanıtlanmıştır. Bir gerçeği sizin inkar etmeniz o gerçeği değiştirmez. Olsa olsa siz kendinizi kandırırsınız, siz hayal olursunuz, gerçek orada durur.
Sorunları ortasından, sonundan, soru soranın sorusundan başlatamazsınız. Sorunun en dibine inip bakmak gerekir. Tartışabilmenin en birinci kuralı: " bu konu karşımdaki için sorun yarattığına göre, nasıl bir hata yapmış olabilirim" sorusudur. "bana bir soru soruluyor, saldırayım ve karşımdakini rencide edeyim, ardından öyle büyük başka sorun çıksın ki ben haklı olayım, olaydan yırtayım." diyorsanız, yanlışı kendinizde arayacaksınız.
Sorular varsa yanıtları da vardır. Soruya soru ile cevap vermek, kaçmaktır. Bu taktiği rakibinizi, düşmanınızı yenmek için, göt etmek için kullanabilirsiniz. Ama yakınınız saydığınız bir insanı göt etmek ne sizi haklı kılar, ne soruları yanıtlar ne de sorunları çözer. 
Varolan sorunları çözmek için, onu dile getirenleri suçlamak, karalamak ya da tahrik etmek size geçici bir zafer kazandırabilir. Suçladığınız insanlardan aldığınız cevapları kullanmak, olan şeyleri kapatmak için olmayan şeylerden suni problemler çıkartmak tartışmak değil, kaçak güreşmektir. Hata bir işi yapmak ise, ne yaptığını soran değil o işi yapan hatalıdır. Hatalı olanı neden yaptığınız bile çok önemli değildir. Soru soran insana cevabınız yoksa, ya o işi yapmazsınız, ya sorulduğunda o işi yaptığınızı açıkça anlatırsınız. Gerisi kendi kendini tatmin olur.
İnat etmek çocukluk yıllarında kalırsa faydalı olur.
Ertesi gün yüz yüze bakma ihtimali taşıdığınız insanlarla tartışırken, suçluluğun getirdiği saldırganlıkla, o kişiye hakaret etmeyin. Size tüm açıklığıyla anlattıklarını onu aşağılamak için çarpıtarak yüzüne vurmayın. Kalp kırmak zaferini elde edersiniz ancak ortada kırılan kalpler varsa kazanan taraf yoktur. 
Dürüstlük yoksa samimiyet olmaz. Samimi değilseniz tüm bu yazdıklarımın geçerliliği de kalmaz. Karşısındakini inciten sevgi olmamalıdır. Hala sokakta yalın ayak bir çocuk görse bile günlerce ağlayabilen kırılganlıktaki insanlara azıcık özen gösterin. Onları kırarken, incitirken, hırpalarken yaralarının sizin kadar kolay iyileşmediğini unutmayın. 
Ya da unutun ki zaten hiç hatırlamadınız. 

01 Temmuz 2011

İplik, Stencil ve Sprey Boyayla Sokak Sanatı


Minneapolis'ten, iplikler, stencil ve biraz sprey boyayla sanat. Ben o kadar ipliği sarmaya bile sabredemem sanırım.
Bu ve başka bir takım işleri için tıktık

via

22 Haziran 2011

Timelapse of Vivid Sydney





Bu yıl 3.'sü düzenlenen Vivid Sydney festivaline vurgu yapan bir video. Videoda, project mapping, timelapse ve Sydney Opera Binası var. Daha n'olsun.

daha fazlası için tıktık
kaynak

Émilie Simon, Flowers



İzleyelim, açılalım.

11 Haziran 2011

29 Mayıs 2011

Choi Xooang




















Güney Kore'li Choi Xooang ve Kore'deki insan hakları ihlallerine dikkat çekmek amacıyla tasarladığı eserler. Uzun zamandır bu kadar etkileyici bir çalışma görmemiştim.
Choi Xooang 
kaynak
daha fazlası için 

26 Mayıs 2011

Amnesty International-50 years



Director: Carlos Lascano
Music: Hans Zimmer, Lorne Balfe
Producers: Lukáš Skalník, Martin Hovorka, Paula Lema, Carlos Lascano
Production Managers: Ivanna Kozak, Pavla Martinovská, Martin Štefan / Script: Carlos Lascano, Paula Lema

14 Mayıs 2011

İnternetime Dokunma Yürüyüşü – 15 Mayıs 2011 Pazar


































Çocuğumun geleceği için, 15 Mayıs'ta onu da alıp sokağa çıkıyorum.


Tarih : 15 Mayıs 2011, Saat 14:00

İstanbul : Taksim meydanından Tünel’e yürünecektir.
Ankara : Sakarya Meydanı
İzmir : Kıbrıs şehitleri caddesi, Sevinç pastanesi önü
Adana : Atatürk parkı
Afyon : Demiryalayan Türbesi’nden, Anıtpark’a yürünecektir.
Antalya : Selekler çarşı önü
Amsterdam / Hollanda : Dam Meydanı (Saat 13:00)
Aydın : Adnan Menderes Bulvarı, Atatürk meydanı
Bursa : Fatih Sultan Mehmet bulvarı, Nilüfer kent konseyi önü
Bodrum: Bodrum Kalesi Önü
Çanakkale : Kordon Kestaş iskelesi önü (Cumhuriyet Meydanı)
Denizli : Çınar meydanı
Diyarbakır : Sanat sokağı
Elazığ : Öğretmen evi önü (Gazi caddesi)
Eskişehir : Adalar Migros önü
Gaziantep : Yeşilsu meydanı
Giresun : Gazi Caddesi, debboy mevkii
Hatay : Uğur mumcu bulvarı
Isparta : Belediye işhanı önü
Kayseri : Cumhuriyet meydanı
Kırklareli : Kırklareli İstasyonaltı konser alanı
Kocaeli : Merkez Bankası Önü
Konya : Eski fuar meydanı (Kültür Park)
Köln / Almanya : Kölner Dom Önü
Kütahya : Evkur önü
Malatya : Postane meydanı
Mersin : Ulu Cami (Taş bina) önü
Muğla : Sınırsızlık Meydanı
Ordu : Tahıl pazarı, Fidangör mevkii
Samsun: Atatürk Heykeli
Trabzon: Cumhuriyet Caddesi (TEDAŞ Önü)
Viyana / Avusturya : Stephansplatz (Saat: 13:00)
Zonguldak : Madenci Anıtı

linkler;
sansüresansür
internetime dokunma 
facebook event sayfası

faydalı yazılar;
yenimedyadüzeni
bianet, bianet


12 Mayıs 2011

Sansüre Dur De!
















Tutku Tetik’ten sansürle ilgili çok etkileyici bir kısa çalışma. 
Kaynak: elmaaltshift

08 Mayıs 2011

07 Mayıs 2011

şiir

bir kez geçer bir insan bir karşı'ya, 
ondan sonra artık her-şey karşı'dır 
orada bir dur-yeri olsaydı ya 
olmaması bir karşı-yarışı'dır..

özdemir asaf

03 Nisan 2011

Üç


















Biliyor musun, hiçbir yere ait olamama duygumu kaybetmekten korkuyorum. Çünkü tutunabildiğim tek şey, o yeri bulma umudum.
Biliyor musun, ne yapmak istediğim hakkında net bir fikrim yok. Ama şu an yaptıklarımı yapmak istemediğimden kesinlikle eminim.
Biliyor musun, kendimi özgür hissetmediğim an nefesim kesiliyor. Özgür olmamak ölmekle eşdeğer.
Her şey için çok mu geç kaldım, biliyor musun?
dinle

Not: Aslında kafamın içinde anlatmak istediğim yine çok şey var, yine kendimi ifade edemiyorum, yine sadece içimden konuşuyorum.

20 Mart 2011

Noise teaser






video - Kijek/Adamski

audio - Grzegorz Mańko
trumpet solo - Tomasz Stańko
cast - Wojciech Juchniewicz, Tomasz Stańko, Leszek Musiał, Izabela Pągowska, Oleh Kryzhanovskyy
production manager - Małgorzata Kozioł
make up - Magdalena Prusińska
crane operators - Marcin Weber, Janusz Dybowski
gaffer (stairwell scene) - Łukasz "Czacza" Proch
artistic supervision - Hieronom Neumann

daha fazlası; burda 


17 Mart 2011

Draw Serge!

Jonathan Edwards, şurada anlattığı üzere; fena halde Serge Gainsbourg hayranı. Joann Sfar 'ın Gainsbourg - (vie héroïque) filminden sonra da Draw Serge! diye bir blog açmış, bir sürü sanatçının Serge çizimlerini yayınlıyor.

Diğer çizimler için: Draw Serge!
Film şurda
Filmedeki Joann Sfar çizimlerinden bikaçı ise burda.